Bir Witcher Değil: Lake, İnceleme #oyun #lake

Channel:
Subscribers:
38,300
Published on ● Video Link: https://www.youtube.com/watch?v=cTg_Zmw_q30



Duration: 5:15
3,055 views
170


Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın:
https://www.youtube.com/channel/UCt-67sYqFz7txvLnQRSN0zg/join

Lake, bir göl çevresinde dönüp dolaşıp, postacılık yaptığımız bir oyun. Kendisine tür olarak ne diyebiliriz, bilmiyorum ama bir tip postacılık simülasyonuyla rpg'nin karışmış hali denebilir. Özellikle oyundaki vuruş hissiyatı çok güzel deyip bütün inceleme çekenler gibi geyik yapabilirdim, ama bu oyunda vuruş yok, hissiyatsa gayet iyi, çünkü çevre tasarımı felaket hoş. Oyunu açar açmaz pamuk şeker gibi oluyorsunuz. Özellikle Türkiye'de yaşayan biri olarak kesinlikle bu pamuk şeker kıvamını iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Tabii bunu saatlere yaymak konusunda sıkıntılar var. Oyunu şöyle bir saat oynadıktan sonra felaket baygınlıklar baş gösteriyor ve çıkma isteği uyandırıyor. Bunun tabii ki baş nedeni karakterimizin bir odun oluşu. Yaptığı her hareket o kadar yavaş ve kasıntı ki bir süre sonra karakteri arabadan indirip köşeye çekip levyeyle dövmek istiyoruz. En azından bende böyle bir istek oluştu, sizde ne olur bilemem. Karaktere iki yürüme hızı ayarlamışlar, ama birbirinden pek de farkı yok. Ha yürümüşsün, ha hızlı yürümüşsün. Öte yandan karakter zıplayamıyor. Biliyorsunuz ki witcher 1 ve 2'de en çok takıldığım şey karakterin zıplayamamasıydı, bu oyunda da zıplayamayan karakter görünce hafiften sinirlerim tepeme doğru yükseldi. Tabii oyunda bu olmak zorunda mı, hayır. Maksadı zıplayan, hoplayan, uçan kaçan bir karakteri yönettirmek değil zaten oyunun. Chill chill takılalım, bir yandan da karakterlerin hayatına bakalım isteniyor. Tabii bu sırada bizim karakterimizin de hikayesi ufak ufak açığa çıkıyor. İşte yaşı nedir, önceden ne yapardı, neden bu kasabada değildi bir süredir, falan fistan diye birçok şeyi günler geçtikçe, posta dağıttıkça öğreniyoruz. Posta dağıtımına gelecek olursak oyunun başında iki çeşit posta tipi var. Bunlardan ilki klasik mektup, ikincisiyse bildiğiniz kargo. Oyuncak ayısından, ejderha dildosuna kadar çeşitli şey götürüp getiriyorsunuz. İletişimi de bu sırada sağlıyorsunuz. Sizi tanıyan çıkıyor, konuşuyor, yok efendim postayı alan gelip berbat bir haber aldım diyor, ağlanıyor, öte yandan biri de uzun zamandır yoktun filan diyerek muhabbeti koyulaştırıyor. Oyun ilerledikçe başka işler de çıkıyor tabii. Mesela fotoğrafçı size fotoğraf makinesi veriyor ve diyor ki git çek, kafana göre takıl. Başka bir yandan film dükkanından film dağıtımı yapmaya başlıyorsunuz, kedili kadın kedisini veterinere götürttürüyor derken çeşitlik sağlanıyor. Çok fazla çeşitlik var mı dersiniz, bence yok, ama arayışı az olan biriyseniz var diyebilirsiniz.
Oyunun yapay zekasına gelecek olursak, bu yapay zeka baya garip. Mesela arabayı yolun ortasına yan çekerseniz trafik duruyor ve hiçbir şekilde ilerleme olmuyor. Yandan bile kaçmayı düşünmüyor arabalar. Üstelik hepsi de sessiz, sakin, vur kafasına al ekmeğini tipler. İnsan bir kornaya basar, çıkartır levyesini posta arabasının camını indirmeye gelir değil mi? Bu Lake kasabası valla tam keko yeri. Gidin burada yaşayın sırtınız yere gelmez. Sadece arabayı da değil, yolcuyu da sıkıştırabiliyorsunuz. O da sürekli yoluna gitmeye çalışıyor zavallım, ama yolcular arabalardan garip bir şekilde daha güçlüler. Kafasının tası atarsa kocaman kamyonu itekleye itekleye yol açıyorlar kendilerine. Demek ki Lake kasabasında verilen yemeklerde afrodizyak etkili şeyler var. Kasabalı da bunları yedikten sonra sokağa çıkıyor. Hey gidi Lake hey. Bu kasabada kayalar da bir tuhaf. Tam böyle muazzam manzara, şuraya ilerleyeyeyim de fotoğrafını çekeyim diyorsunuz ve birden kendinizi kayanın içinde buluyorsunuz. Neyse ki içine sıkışmıyoruz da sorun olmuyor. Zaten yürüme hızından dolayı arabadan çok uzaklaştıysanız ayvayı yediniz demektir, bir de sıkışma olayı olsaydı bu oyun çekilmez olurdu. Oyundaki bir diğer özellik otopilot. Bu konuda da çok kararsız kaldım. Bir yandan manzarayı izlemek için elleri klavyeden çekmek güzel oluyor, çünkü oyun görüldüğü gibi gayet tatlı grafiklere sahip, bir yandan da oyundaki nadir mekaniklerden biri olan araba kullanmayı da hiç ediyoruz. Otopilotu zorunlu yapmadıkları için bir şey diyemiyorum tabii, sonuçta seçim bizim.


Sinema: https://www.youtube.com/playlist?list=PL0t6qBLZLCIkM43VOXxntruwrSzZDDhEK
Nejla'yla Kitaptan Sonra:https://www.youtube.com/playlist?list=PL0t6qBLZLCIlh-J_VB5Mx8gUFI225imiO
Bilim-Kültür: https://www.youtube.com/playlist?list=PL0t6qBLZLCInkvr4NI8cyeduPZatbB3wo
Edebiyat: https://www.youtube.com/playlist?list=PL0t6qBLZLCImsZMgbm2hBy_Fcwo0m1XER


iletişim:
instagram: https://www.instagram.com/inankosev/
facebook: https://www.facebook.com/inankosev/
twitter: https://twitter.com/inankosev
İnan Köse







Tags:
lakethegame
lake
inceleme
eleştiri
oyun
oyunlar
witcher
inan köse
yeni
çıkan
türkçe
türkçe oyun
indie oyunlar
indie oyun
yeni çıkan
yeni çıkan oyunlar
bilgisayar oyunları
bilgisayar
eğlence
witcher 3